SEN olabilirsen...

Başlarda ben dedi insan,
Ben yaşıyorum, ben düşünüyorum, ben istiyorum...
Ben dedikçe yanıldı.
Yanıldı ve yarım kaldı.
Çünkü yaşaması, aklı ve iradesi beraberinde bir boşluğu da getiriyordu.
Sonra bunun farkına vardı.
Anlayamadı, eleştirdi, ondan kurtulmaya çalıştı..
Yorgun düşünce kabul etti ve aramaya başladı.
Benliğinin derinlerindeki bu eksiğin, benden hemen sonra gelen SEN olduğunu öğrendi...
Sen 'i bulup ona değer vermeyi öğrenince bilinçli olmayan bir uğraş,
Meşakkat ve hatta çileyi de beraberinde kabullenmişti.
Ne mutlu ona...
Sonra hikâyesine kendi satırlarını eklemeye başladı.

Sevilen benzeyen değil, benzetilendi.
Sen, ay yüzlü veya ceylan gözlü değildi,
Pamuktan elleri veya ırmak gibi saçları yoktu...
Gecenin en güzel parçası dolunay onun yüzüne benziyordu mesela.
Pamuk, Sen 'in ellerini hatırlatıyordu...

Ben 'in tam manasını bulmasını sağlayacak Sen,
Güven veren, nüfuz edebilen, anlayan, rahatlatan,
Her parçası kendi güzelliğini taşıyan bir şaheser gibiydi.
Sen var olduğu sürece Ben anlamlıydı...

Sen 'i öğrenmişti insan ama ona nasıl sahip olabilirdi ki?
Yerine koyabilecekleri sadece nafile çabalar veya hayallerdi.
Sen, insanın getirdiği değil, insana gelendi...
Sen olunca bitiyordu uğraşlar, meşakkatler ve çileler.
Noktası koyulmuş en güzel cümleydi. Sen.

İşte bu yüzden,
Eğer SEN olabilirsen ne mutlu sana.
Beni tamamlayan Sen olabilirsen ne mutlu bana...
Çünkü o zaman çiçekler hoş kokar, rüzgâr muhabbeti taşır,
Güneş umutlara ve sımsıkı sarılmaya doğar.
Çekilebilir olur dertler.
Kısaca sen, SEN olabilirsen, herşeye, herkese, yeter....

Şubat 2016
		

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere :)


Bir yorum yazabilirsiniz