Geçmiş geçti mi, gelecek gelecek mi, en doğru zaman şimdi mi?

Felsefi görünen ama aslında derin fizik yasaları ile iç içe olan bir başlığımız var. Zaman, geçmiş ve gelecek nedir? Bu yazıda bu soruyu fizik yasaları açısından inceleyen 2 videoyu örnek gösterip kendi çıkarımlarımı yazacağım. Günümüzde bu konuda 2 büyük karşıt görüş var. Eternalism ve presentism. İki görüşün de felsefi ve fiziki çıkarımları var. Bu sorunun benim için önemli olan noktası ise hemen bir adım sonrasının gerçeklik nedir sorusunu doğuruyor olması. Bu iki karşıt görüşün anlaştığı ortak bir nokta var. İkisi de "şimdi" dediğimiz kavramın var olduğunda hemfikir. Buradan da konu ister istemez kuantum fiziğine geliyor. Yani evet konumuz felsefi görünümlü fizik :) Bu yüzden kuantum fiziği hakkında araştırıp yazdığım diğer yazılara öncelikle göz atmanızı tavsiye edebilirim.

Eternalism vs presentism

Bu iki kavramı kısaca aktararak başlayayım. Presentism sadece şu an içinde bulunduğumuz gerçekliğin var olduğunu düşünen bir yaklaşımdır. Felsefi akımlarda da yer bulur ve bu yaklaşıma göre geçmişin varlığı ve geleceğin olacağı kesin değildir. Elimizde sadece şu anda var olan gerçeklik bulunmaktadır. Geçmiş birikerek bugünü oluşturmaktadır ve yarın dediğimiz kavram ise bugünün değişimi ile oluşacaktır. Bu görüşe göre fiziksel açıdan baktığımızda zamanın akışı anlamlı bir şekilde açıklanamamaktadır ve zaman diye birşey yoktur gibi görünmektedir. Fakat zaman hepimizin üzerinde anlaştığı bir kavramdır, değil mi?

Eternalism ise geçmiş, gelecek ve şimdi dediğimiz 3 kavramın aynı anda hepsinin var olmasıdır. Bu görüşe göre aslında evrende veya üst evrenlerde olmuş ve olacak herşey bir şekilde saklıdır. Bu yüzden zaman dediğimiz kavram aslında bir yanılsama olsa da evrenin olası durumları arasında geçiş yapmaktayız ve bunu zaman olarak algılamaktayız şeklinde düşünürler. Bu görüşe göre düşündüğümüzde de "arrow of time" dediğimiz zamanın tek bir yönde akıyor olması gerçeği tam olarak açıklığa kavuşmamaktadır. Çünkü fizik yasaları zamanı tersine çevirirsek tersine doğru da işleyebilmektedir.

Aslında bu iki kavram felsefi açıdan kanıtlanabilir değildir. Çünkü zaman kavramı üzerinden bir ayrışmaya gidiyor gibi görünmektedirler. Ayrıca bu iki görüş şu anki bilgilerimize göre fiziksel olarak da kanıtlanabilir değildir. Çünkü benzer şekilde yine zaman kavramı ve bunun akışı üzerine cevaplandıramadığımız sorular var. O zaman ben sorayım: Zaman nedir?

Zaman algısı

Bu konuda benim bazı sorularım var. Örneğin garip bir evren düşünün. Şu an yaşadığınız dünyanın ve güneş sistemi, dillerimiz ve eylemlerimiz de tamamen aynısı olsun. Şimdi sadece zamanı tersine çevirin. Ve bir şekilde yıldızların süpernova patlaması değil de süpernova füzyonu yaşadığını, kelimelerimizin tamamen tersten okunduğunu ...vs aklınıza gelebilecek herşeyi tersine çevirin. Hatta entropi dediğimiz kavramın ise azalmak yerine arttığını düşünün. Bu evrende mümkün olmasa da başka evrende bu fizik yasaları işliyor olsaydı, bu durumda zamanın tersine işlediğini nasıl bilebilirdik? Zaman tersine gitmeye başlasa farkına varabilir miydik?

Şimdi muhtemelen tabi ki farkına varırdık diyeceksiniz. Tenet isimli filmde olduğu gibi arabaların ters ters gitmesi bizi rahatsız ederdi diyeceksiniz. Ama aslında bizler orada zamanı değil olayların gelişimini algılıyoruz. Yani zaman kavramı bizim bireysel deneyimimize dayanıyor burada. Bizim deneyimimiz de tersine dönmüş olsa geri giden arabaları normal olarak görürdük. Bu açıklama sizi ikna etmeyecektir ve şunu sorabilirsiniz: Benjamin Button 'ın hikayesindeki gibi doğduğumuzda yaşlı olmamız gerekmez miydi o zaman? Hayır :) Zaten hayata ölümden başlardık ve bebek olarak garip bir şekilde anne karnında ömrümüzü tamamlar ve anne babamızın dna 'larında birer parça olarak bitirirdik. Bunların size çok garip gelmesi gayet normaldir. Benim de beynim yanmıştı.

Peki öğrendiğimiz şeyler veya sevdiğimiz şeyler ne olacak? Öyle bir dünyada otomatik olarak lahmacun seven birisi veya 2 dil konuşabilen birisi olarak mı var olacaktım? Evet. Sonra dilleri de unutacak ve lahmacunun lahmacun olduğundan habersiz hale gelecektiniz. Burada size absürd gelen şey şu: Başı ve sonu olan bir sistemin akış yönü baştan sonra doğrudur. Biz böyle hissediyoruz. Bunu ön kabul olarak alırsak şu soruyu sormamız lazım. Başı ve sonu kavramları nedir? Bir olayın sizin açınızdan belli bir süre gözlemlenmesidir. Gözlemimiz veya bilgimiz bittiğinde sonu gelmiş olur.

Özetle: Zamanın bir akış yönü olma zorunluluğu yoktur ve hatta evrenin de big bang ile başlama zorunluluğu yoktur. Tersine işleyen bir düzende gerçekten bunun ters olduğunu söyleyebilmemiz bence mümkün olmazdı. Çünkü biz bu akış kavramını kendi subjektif deneyimimiz ile algılıyoruz. İnsan olarak doğamız böyle. İşte aşağıdaki 2 video bu konuya fizik yasaları ile bakıyor.

PBS spacetime

Bu kanalın videoları yer yer ağır olsa da bilgilendirici oluyor. Zaman konusunda izlediğim ve faydalı bulduğum videosunu aşağıya ekleyip açıklamamı yazayım.

Bu video algılarımızın geçmiş, gelecek ve şimdi kavramlarını nasıl şekillendirdiğini gösteriyor. Einstein 'ın genel görecelilik kuramına göre zaman farklı koşullarda yavaşlayıp hızlanabiliyor. Bu yüzden bazı koşullarda bir kişinin geçmişi bir başkasının geleceği veya tam tersi olabiliyor. Örneğin galakside uzak bir yerde şu anda bir yıldız süpernova ile patlamıştır ama bu bilgi bize henüz ulaşmamız olabilir. Bu durumda biz bunu gözümüzle görene kadar geçmişte olacağız.

Buradan hareketle esas gerçeklik dediğimiz şimdi kavramı kimin algısına göre tanımlanacaktır diye sorar. Şimdi dediğimiz nedir? Sadece 1 tane şimdi diyeceğimiz gerçeklik varsa kimin gerçekliğidir bu? Benim şu şekilde bir çıkarımım var bu haytta. Gerçeklik senin algından bağımsız olarak var olan şeydir. Aşağıdaki videoda benzer bir soru soruluyor aslında. Herkesten bağımsız tek bir şimdi kavramı var mıdır?

Buradan konu kuantum fiziğine geçiyor. Atom altı parçacıkların olasılık fonksiyonları ile sonlanması ile şu anda bildiğimiz evren var oluyor. Bu sayede hem deterministik hem de materyalistik olarak dünyayı görenler için bir açıklama getirebiliyor. Benim gözlemimden bağımsız olarak gerçeklik olabilir çıkarımı yapılabiliyor. Fakat burada da dikkat edilmesi gereken bir konu var. Kuantum fiziğinin öngörülemez davranışı ve bu davranışın gözlemlenmesi sırasında doğan problemler var. Örneğin benim gördüğüm gerçek ile senin şu anda göreceğin gerçek yanyana bulunsak bile aynı olmayabilir mi? Yani bilinç seviyesinde ikimiz nasıl senkronize olacağız? Bu soru kuantum bilinç gibi garip bir kavramı da ortaya çıkarıyor.

Aslında bakıldığında hem eternalism hem de presentism de geçmiş kavramı üzerinde hemfikir görünüyor. Birine göre geçmiş olmuş ama önemini yitirmiştir. Zaman ise akıp giderek yani evrim gelişim göstererek ilerlemektedir. Diğerine göre ise zaten olmuş olanlarla beraber olabilecek herşey de ortadadır. Bu konular felsefi açısından tartışıldığında garip sonuçlar doğurabilir. Ben 1 hafta önce bir suç işlesem şimdi farklı bir insan olduğumu iddia edebilir miyim? Veya benim bir kere kavramı isimli yazıda bahsettiğim gibi geçmiş geçmişte kaldı bitti ve ben değiştim, o başkasıydı diyebilir miyim? Veya eternalism çerçevesine henüz işlemediğim bir suçu işlemiş olma olasılığım vardır ve böyle bir evrenin var olma olasılığı yüzünden suçlu bulunabilir miyim? Böyle enteresan sorular da aklıma geliyor :)

Zaman ve mekan tamam, ya geçmiş ve gelecek?

Peki buraya kadar tamam. Diyelim ki hem presentism hem de eternalism için kuantum fiziği ile bir evren dilimi çıkaralım ve buna şimdiki gerçeklik diyelim. Bu bizi geçmiş ve gelecek kavramlarını açıklamaya götürüyor mu? Kuantum fiziğine göre geçmiş ve gelecek kavramları olmak zorunda değildir ve hatta bazı atom altı parçacıklar için zaman kavramı bile yoktur. Fakat kopenhag yorumuna göre evrende sadece olabilitesi olan şeyler vardır ve bunlar biz gözlemlediğimizde (yaşadığımızda) zuhur eder. Bir nevi evren onu gözlemleyenler olduğu sürece bir devinim içerisindedir diyebiliyoruz. Bu da aslında benim kendi görüşümden bağımsız bir evren gerçekliği ortaya koyabiliyor. Bu evren ise kendi devinimi ile zaman kavramını bizlere sunuyor.

Peki bu açıklama sizi tatmin ediyor mu? Bu anlayışa "block universe" deniyor ve geçmiş ve gelecek kavramları iç içe geçiyor. Bu olası geleceklerin ve geçmişlerin hepsi aynı anda zaten mevcut ve evren kuantum mekanikleri ile bunlar arasında geçişler yapıyor. Buna da zaman diyoruz. Burada benim dikkatimi çeken şey aslında yazının başında bahsettiğim konu. Biz zaman kavramının var olduğunu ve bir yere doğru gittiğini düşünüyoruz ve bu aslında çok ben merkezli bir düşünce.

Yani beni tatmin etmeyen birşey var. Eternalism ve presentism alanındaki açıklamalar insanların kendi gözlemleri üzerinden zamanı ve olayları açıklamaya çalışıyor sanki. Örneğin bir galaksi diğerinden uzaklaşıyorsa aslında bir yandan da birbirlerinin geçmişlerine gidiyorlar gibi bir açıklama yapılıyor. Çünkü uzaklaşmak demek bilginin alması gereken yolu uzatmak demek. Ama neden gözlemcilere dayandırıyoruz bunu? Bu yüzden 2 geçmiş gibi bir kavram ortaya çıkıyor. Ayrıca kuantum fiziğine göre bizim algımız da bazı şeyleri değiştirebiliyor. Bu da bilinç problemini doğuruyor. Yani diyorum ki, insanı tamamen ortadan kaldıramaz mıyız?

Bana sorarsanız

Bana sorarsanız eternalism biraz daha anlamlı geliyor fakat bu görüşü savunanlar hür iradenin tamamen yanılasama olduğunu söyleyebilir. Benim burada başka bir açıklamam var. Evet evrenin bilgisayarda bir video gibi veya sinemada bir film gibi tek tek, kare kare ve saniyede belki de trilyonlarca kere gerçeklendiğini düşünüyorum. Geçmiş ve gelecek kavramlarının şu anda bir yerlerde olası kanfigürasyonlar olarak bulunabileceğini de düşünüyorum. Zaten eğer geçmiş konfigürasyonlar "şimdi" dediğimiz kavram kadar gerçek ise gelecek konfigürasyonlar da o ölçüde gerçektir ve bizi beklemektedir. Hür irademiz ise bizim bilinç altı ve bilinç üstü aktivitelerimizi denetlememiz ile gerçekleşmektedir. Bence evren bir yandan devinim gösterirken biz de buna eşlik etmekteyiz.

Konuyu zaman kavramından açmamın sebebi ise aslında 2 görüşte de zaman kavramı üzerinde durulması ve bunun anlamsız olduğunu düşünmemdi. Zaman sadece bizim algılarımızın sürekliliğidir. Biz zamanı sayamaz ve ölçemeyiz. Sadece belli periyotların geçişine şahit oluruz. Örneğin bir arabanın önümüzden geçişini izliyor olsak ve bu 5 saniye sürse, burada 5 saniye boyunca evreni gözlemlemiş ve akışı saniye cinsinden nitelemiş oluruz. Hatta daha abartılı bir örnek verirsek, evrendeki devinim yavaşlasa veya hızlansa veya dursa ve tekrar başlasa bundan bizim haberimiz bile olamaz. Bir kara deliğe yaklaşıp uzaklaşmamız bize zamanın yavaşladığı hissiyatını vermez mesela. Geri döndüğümüzde fark ederiz, Interstellar 'da olduğu gibi.

Biz sadece olayların cereyan etmesindeki tutarlı gidişatı gözlemleyebiliyoruz. Bu tutarlılık da hiç şaşmıyor. Yani bana sorarsanız zaman diye birşey yoktur çıkarımını yapabilirim. Burada bana evrenin deviniminin bir zamanı var mıdır sorusunu sorabilirsiniz. Bu da mantıklı bir sorudur ve benim tam olarak bir cevabım olmamakla beraber şöyle söyleyebilirim. Evrenin deviniminde zaman kavramı aramak biz insanlara yani zaman kavramına bağımlı olanlara has bir durumdur. Yani bir nevi soru yanlıştır diyebiliriz belki :D

Son olarak presentism yaklaşımının tamamen saçma olduğunu söyleyemem. Dediğim gibi bir kere kavramı isimli bir yazım var ve bu mantıkla yazmıştım o yazıyı. Zaman kavramının ileri veya geri gitmesi durumunun bir fark oluşturmayacağını düşündüğüm için iki görüş de bir açıdan anlamlı geliyor. Fakat bu evrendeki yasaların tutarlılık özelliği var. Bu bana tanrı inancına sahip birisi olduğum için tanrının bir sanatı olarak da görünüyor. Buradan hareketle sonrası belli olmayan (kuantum dinamikleri yüzünden) bir evren modeli bana anlamsız geliyor. Olası bütün konfigürasyonların bir yerlerde var olabileceğini ve bizim bu atlamalar arasında cüz-i bir iradeye sahip olduğumuzu hissediyorum. Siz bu yazıyı okuduktan sonra nereye atlarsınız bilemiyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere :)


Bir yorum yazabilirsiniz