Dezenformasyon

Binlerce yıl önce düşünüp konuşan filozofları idam eden insanoğlu hala aynı yerde mi sayıyor? Bu yazıda, neden böyle bir soru ile başladığımı açıklamaya çalışacağım. İçinde yaşadığımız dünya bizim alışkanlıklarımız ve yeni imkanlarımız ile yıllar içerisinde çokça değişti ve şekillendi. Fakat sanırım değişen yaşayışımız, özümüzde nasıl varlıklar olduğumuzu pek değiştirmedi. Yazının esas konusu dezenformasyon, yani bilginin çarpıtılması, saptırılması veya saklanması gibi bir dönüşüme uğraşması. Konuyu dezenformasyon nedir sorusu ile başlatıp, günümüzdeki yansımalarının temelde nelerden kaynaklandığına bağlamaya çalışarak bitireceğim.

İşlenmiş veriye bilgi denir

Zamanında "işlenmiş veriye bilgi denir" ifadesini duymuştum. Teknik açıdan çok anlamlı bir tanımdır bu. Ama konuyu somut gündelik hayat örnekleri ile düşünmeye çalışalım. Mesela elinizde mavi renkli bir adet top olduğunu düşünün. Bu durumda aşağıdakilerden hangisi doğru bilgidir?

Elimde kırmızı olmayan bir top vardır.
Elimde bir top vardır.
Elimde bir kalem yoktur.
		

Cevap hepsi :) Bu ifadelerin hepsi aslında doğru. Hepsinin başına "evet" kelimesini koyarak okuyabilirsiniz. Şimdi soru şu: Hangisi doğru bilgi? Bana sorarsanız hiçbirisi. Çünkü ilk cümleyi okuduğunuzda elinizde mavi bir top tuttuğunuzu kafanızda hayal edebildiniz, somutlaştırabildiniz. Diğer ifadeler ise sizi yeni bir somutlaştırmaya ve düşünce dizgisine yöneltti. Sonuçta ilk somutlaştırmadaki sonuca varamadınız. Buna verinin işlenip bilgi haline getirilmesi diyebiliriz.

Ham veri tek gerçekliktir ve gerçeklik sizin bakış açınız, algınız veya elinizdeki verilerinizden bağımsız olarak var olabilen olgudur. (Örnek, tek tanrılı dinlerdeki tanrı) Elimde mavi bir top vardır cümlesinden başka hiçbir cümle gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır. Bu yüzden her bilgi doğru bilgi değildir. Sonuçta elinizde enformasyon yani bilgi değil dezenformasyona uğramış bilgi kalır ve buna da belki yanlış bilgi diyebilirsiniz. Bu temel kavram, hayatın geri kalanını anlayabilmek için ve temel olabilmesi açısından biraz önemli.

Öte yandan tarihe dönüp baktığımızda ise teknolojik ve sosyolojik gelişmeler görüyoruz. Örneğin ticaret gelişiyor, kavimler göçü gibi olaylar yaşanıyor, iletişim kuvvetleniyor ...vs. Günümüzde de doğal olarak internet sayesinde aynı yolda aynı şekilde devam ediyoruz. Bunun sonucu olarak insanoğlu sürekli daha fazla ham veri üretiyor. Bilgi değil, sadece veri diyorum burada. Hatta günümüzde veri analisti şeklinde iş kolları bile var sırf bu iş için. Fakat bu kadar veri ister istemez veri iletişimi ve bilgi üretimi konularında sorunlara yol açıyor. Bu cümle çok soyut olduğu için bunun için de bir örnek vereyim. Aşağıdaki görsel basit bir şekilde olayı özetliyor.

İki general problemi ismi verilen bir durum var. Bir şehri fethetmek isteyen ordunun 2 generali şehrin iki ucunda konuşlanır. Şehri fethetmek için aynı anda harekete geçmeleri gerekmektedir. Fakat birbirleri ile koordine olmaları için birbirlerine haber göndermeleri ve ortak bir saatte anlaşmaları gerekmektedir. Bu haberler ise ortada bulunan şehirden geçeceği için karşı tarafa ulaşıp ulaşmadığı veya doğru ulaşıp ulaşmadığı bilinmemektedir. Konu esasında bundan biraz daha farklı fakat ben basitleştirdim.

Bu sorunun çözümünün yani iki generalin aynı saat üzerinde anlaşabilmesinin mümkün olmadığını söylüyorlar, ki bence de öyledir. Aradaki şehirden geçen hiçbir mesaja hiçbir şekilde güvenemezsiniz. Burada dikkat çekmeye çalıştığım şey şu: Dünyanın en basit verisi bile olsa bir A noktasından bir B noktasına iletilmesi sırasında bir C noktasından geçiyorsa, o verinin doğru bilgiye dönüşeceğini bilmek neredeyse imkansızlaşıyor. Bu da önemli bir çıkarım olarak dursun.

General örneği tarih öncesi devirlerden kalma gibi görünüyordur şimdi. Çünkü günümüzde internet var medya var herkes herşeyin farkında değil mi? İşte bu noktada bir aydınlanma yaşıyoruz ve ortalıkta çok fazla verinin olduğunu ama verinin kimin tarafından işlendiğini, nasıl işlendiğini veya nerelerden geçtiğini bilemediğimizi fark ediyoruz. Bu da bizi son çıkarımımıza getiriyor. Bizler neredeyse hiçbirşeyi bilmiyoruz diyebiliriz. Çünkü dezenformasyon incecik ve çok keskin bir çizgidir. Bilgiye sahip olmak için sadece veriye sahip olmamız bile yeterli değildir. Hatta elimizde yeterli miktarda veri olduğundan bile şüphe etmemiz gerekiyor.

Kısaca, dezenformasyon bugün muhtemelen her yerde. Bu noktaya kadar insanların aslında bir suçu yok. Çünkü verinin doğası gereği miktarı artıp ortamı değiştikçe, doğru bilgi çıkarımı yapmak zorlaşır zaten. Yazının bundan sonraki kısmı, en başta sorduğum soruyu anlamaya çalışmak ve bizim suçumuzu bulmak ile geçecek.

Dezenformasyon nedir, nasıl yapılır, kim yapar?

Bugün sahip olduğumuz bu kadar teknolojiye rağmen, insanoğlu kendi çıkarları doğrultusunda bilgiyi yönlendirmeye çalışıp çıkarına uymayanları baskılamaya doğru gidiyor. Verinin bilgiye dönüşümünü kontrol edememekten rahatsız insanlar. Neredeyse bütün dünya birbirine bağlandı ama bunun yan etkisi olarak da hem doğru hem de yanlış bilgi çok kolay yayılabilir oldu. Siyasiler ve zenginler bilgiyi masif şekilde yayabilen televizyonlarda güç elde edebilmek için çeşitli yollara başvurdular. Bu da bence günümüzde televizyondan bilgi almaya çalışan insanların belki de çoğunluğunun yalan veya çarpıtılmış şeyleri gördüğünü gösterir.

Peki internet ortamı farklı mı? Sosyal medyada yani internet ortamında herşey çok hızlı yayılsa da, yukarıda bahsettiğim sebeplerden dolayı doğru bilgiye ulaşmanın bir garantisi malesef yok. Büyük çoğunluk gerçeği ya kendi penceresinden göstermeye çalışıyor ya da zaten hiç göstermiyor. Dezenformasyon kavramının tercümesi ise "benim söylediğim gibi olmayan" şeklinde oluyor. Günümüzde bu kelimeyi çok sık kullananların iyi niyetli olmadığını düşünebilirsiniz. Yani sadece benim dediklerim doğrudur gerisi dezenformasyondur iddası biraz büyük değil mi.

İnsanoğlu bu yüzden karpuz gibi 2 kutupa ayrılıyor sanırım. Benim söylediklerim, bildiklerim ve diğerlerinin söyledikleri ve bildikleri şeklinde. Ben ve onlar üzerine inşa edilmiş bir hayat anlayışı görüyoruz. Yazının başında söylediğim gibi 1 veriden 3 bilgi çıkarabildiğime göre, dünyada sadece 2 tür bilgi yoktur. İnsanlar temelde bilgi olarak bildikleri şeyi veri gibi değerlendiriyorlar ve tartışmaya açmıyorlar. Böylece gerçek tek 1 tanedir ve gerisi yalandır şeklinde düşünüyorlar. Bilgisayarlardaki gibi ya 1 yada 0 vardır anlayışındalar. Hayır, bilgisayarlar 0 ve 1 'ler ile sayısız farklı bilgi üretiyor :)

Bence dezenformasyon verinin bazen gerektiği gibi aktarılmamasıdır, bazen tek taraflı aktarılmasıdır, bazen ilintili verilerden ve bağlamından koparılmasıdır, bazen yanlış kişilere aktarılmasıdır, bazen hiç aktarılmamasıdır, bazen yanlış zamanda aktarılmasıdır, bazen ilintisiz verilerle birlikte sunulmasıdır, bazen vurgu ve tonlamadır... Dediğim gibi çok hassas bir konudur ve ben tarafsız bilgi sağlıyorum diyebilmek çok çok büyük bir iddadır. Elinizdeki ham veriler bile büyük bir bütünün küçük parçaları olabilir, yapbozlarda olduğu gibi. Bilgi kavramı epeyce derindir ve günümüz bilgi çağında her saniye kaç terabyte veri üretiliyor kim bilir. Dezenformasyona (gerçek dezenformasyona) karşı ne kadar önlem almaya çalışırsak çalışalım, hayatımızın bir parçası olacaktır.

Dezenformasyona karşı ne yapabiliriz?

Sizin dezenformasyona karşı alabileceğiniz en etkili önlem sorgulayıcı ve önyargısız olarak yaşamanızdır. Herkesin polisi kendi vicdanıdır dedikleri gibi. Siz önünüze koyulanın başka boyutlarının da var olduğunu düşünerek hareket eder ve sonuçlara direkt olarak atlamazsanız, o kadar kolay kandırılamazsınız. Bugünlerde kandırılmamak için çok fazla çaba sarfetmeniz gerekiyor.

Sahteliğin geldiği son noktayı da burada belirteyim. Yapay zeka ile oluşturulmuş resimlerden oluşan bir instagram veya twitter hesabında yine yapay zeka ile oluşturulmuş iletiler yazabilyorsunuz. Hiç olmayan bir insanın hiç söylemediği sözler ortada dolaşırken inandırıcı olmak adına deepfake ile sahte videolar bile oluşturabiliyorsunuz. Bu sahte hesap açma ve içini doldurma işini bir tuşa basarak bilgisayarla yapmak mümkün müdür? Malesef artık evet.

Yapay zekaların da belli bir veri ile eğitildiğini ve bu datayı sorgulamadan iletebildiğini yazmıştım chatgpt ile ilgili yazımda. Bu da bize dezenformasyonun bir makine tarafından bile yapılabileceğini gösteriyor. Saf bilgi bir noktada bozuluyorsa dezenformasyon olmuştur. Siz bile ister istemez dezenformasyona sebep olabilirsiniz. Kimi zaman verinin tamamına haiz olmadan, kimi zaman yanlış zamanda yayarak veya hiç yaymayarak...

Yalanların planlı ve organize bir şekilde söylenebildiği, bu işe paraların yatırıldığı, doğruyu ve yanlışı ayırt etmenin neredeyse imkansızlaştığı bir dönemde yaşıyoruz. Bu döneme denk gelmiş birisi olarak internetin yıkıcı gücünü insanların yapıcı gücü ile dengelemeye çalıştım diyebilirim kendi adıma. Bu konuda WhoShares isimli bir mobil uygulama yazdım ve dilerseniz uygulamayı anlattığım yazıma göz atabilirsiniz.

Bulanık zamanlar

Özetle günümüzde devletlerin dezenformasyon kavramını kendi işlerine geldiği gibi kullanma yarışı tüm hızı ile devam ediyor. Bu konuda en büyük eforu da medya veriyor. Yapabileceğimiz en anlamlı çıkarım ise bu aldatma çağında her zaman duyduklarımıza ve gördüklerimize belli bir mesafede durmamız ve inanmadan önce sorgulamamız gerektiğidir. Evet dezenformasyon her yerde, fakat biz buna karşı ne yapıyoruz? Biz aksine görmeden duyduklarımıza bile inanıp bütün gücümüzle savunmayı tercih ediyoruz.

Zamanında düşünüp sorgulayan filozoflar, bizim gibi düşünmüyorsun suçlaması ile dışlandı. Günümüzde herkes herşeyi biliyor denildiği noktada da benim inandığıma inanmıyorsun suçlaması var. O zamanlar da kendi bilişsel dünyalarının dışındakilere tepkili idi insanlar, bugün de böyle. Ne değişti? Bu yazıyı okuduktan sonra belki de siz değişirsiniz, bir sonraki yazıda görüşmek üzere :)


1 Yorum

  • Mustafa

    09 Nisan 2023

    Tanrı düşüneni korusun Amen...

Bir yorum yazabilirsiniz